MARİPAK kurucusu Mustafa Kasapoğlu, “İnterpack fuarı koyunun olduğu yerdir; kendinize tutabildiğiniz önemli düz aynadır.” diyor.
Tutkulu ideallerine ulaşmak için işlerini sevda haline getiren girişimci insanlarımız vardır: Mustafa Kasapoğlu da onlardan biridir. Dile kolay, 28 yıldır iş dünyası içinde, makine üretiminin çilesini çekiyor Kasapoğlu. Düsseldörf’taki Interpack Fuarına 6’ncı kez katılmıştı. Fuarı dolaşırken, ülkeye dönüşte gözlemlerini paylaşmayı önerdim, kabul etti. Dönüşte oturduk uzun bir söyleşi yaptık. Önce, işini nasıl kurduğunun kısa tarihini anlatmasını istedim. Sonra da Interpack gözlemlerinden yola çıkarak, ambalaj makineleri üretiminde ülkemiz girişimcilerinin konumlarının ne olması gerektiği üzerinde düşünceleri paylaştık.
Ege Üniversitesi’nin su ürünleri bölümünü bitiriyor Kasapoğlu. Babası da Beyşehir’de iş insanı. Hemen, balık işleme ve ambalajlama üzerine bir şirket kuruyor. Zihnindeki hedef, su ürünlerini işleyen, ambalajlayan bir tesis kurmak diye başlıyor ve ambalajlama konusu ilginin odağına oturuyor.
Sıra paketleme yapan makinelerin sağlanmasına gelince ithalatta bir dizi sorunla yüzleşiyor genç girişimcimiz. Ardından da 1994 krizi patlayınca iş yaşamının zorlukları katlandıkça katlanıyor. Katlanıyor, ama Mustafa zoru görünce “Bu ülkede iş yapılmaz abi!” diye yakınanlardan olmuyor: “Zaruretler maharet doğurur” sözünün bilincinde. Oturup şapkasını önüne koyup çareler arıyor; negatif seleksiyon yapmadan yakınma yerine yekiniyor. Okuyucuya şaka gelebilir ama ilk makinelerini mukavvadan yapıyorlar. Fotoğraflarla ebedileştirilen o ilk mukavva makine fotoğrafını gösterirken gözlerinin içi gülüyor Mustafa Kasapoğlu’nun içindeki çocuğu gördüm sanki.
Niyet etme, işini sevda haline getirme, başarının anahtarı. Mustafa işe başladıktan sonra bilgisayarlı çizim kursuna da katılıyor. Nerede ne bilgi varsa makine üretimi adına, bunun peşinde koşmaya çabalıyor. Sonra doğru insanlarla çalışma konusuna büyük bir özen gösteriyor. Çalışanlarının emeğinden ve birikimlerinden yararlanmak için onlarla arkadaşlık, dostluk ilişkilerini geliştiriyor. Dört makineyi birlikte ürettikleri aşamaya gelişlerini unutmuyor. O güne kadar Kasapoğlu birer birer makine üretip satıyor; onun parası ile yeni makineler üretmeye başlarken, aşamalar birbirini kovalıyor. Ne var ki Avrupalılar çetin ceviz! Hedefte hep Almanya gibi makine ustası ülkeler var. Bir gün Almanya’dan bir telefon geliyor ve görüşmeye çağırılıyor. Fakat yıllar alır müşteriyi memnun edecek kalite seviyesine getirebilmesi. O günden beri en büyük pazarı Almanya. Haklı olarak “Artık bu işte biz de varız!” diyebilme özgüveni aşılıyor.